Ana içeriğe atla

TÜRKİYE’NİN MADENLERİ VE ENERJİ KAYNAKLARI

TÜRKİYE’NİN MADENLERİ VE ENERJİ KAYNAKLARI
KONUYA BAŞLARKEN
1. Bundan 100-150 yıl kadar önce pek önem arz etmeyen fakat bugün önemli hâle gelen madenler nelerdir? Söyleyiniz.
2. Sizce Türkiye, madenlerini tam olarak değerlendirebiliyor mu? Tartışınız. 
ETKİNLİK
Örnekten hareketle aşağıdaki kelimeleri kullanarak madenciliğin önemini vurgulayan cümleler kurunuz.
Örnek:
Zenginlik: Madenler ve enerji kaynaklarının bolluğu bunların bulunduğu ülke için zenginlik kaynağıdır.
Zenginlik, istihdam, teknoloji, ekonomik büyüme, enerji, ulaşım, sağlık, çevre, konfor, büyüme (şehirsel),
haberleşme, imalat  
Maden kaynakları bakımından zengin ülkeler, ekonomik kalkınma için büyük avantaja sahiptirler. Madenler ülkelerin hammadde ihtiyacını daha ucuz ve kolay karşılama yanında çok sayıda insana iş imkanı vermesi ile de büyük katkılar sağlar. Her yerdeki maden ekonomik olarak işletmeye açılamaz. Özellikle ulaşım kolaylığı ve büyük miktarda enerji yanında teknik imkanların da olması gerekir. Çıkarılan maddenler imalat sanayinin gelişmesini sağlar. Böylece ülke ekonomik olarak büyümeye başlar. İşletmeye açılan madenler büyük oranda göç alarak kısa zamanda büyüyerek büyük bir şehir halini alabilir. Batman bu durumun en güzel örneğidir.

Geçmişten günümüze kadar insanların çok önemli ihtiyaçlarını karşılayan madenler ve enerji kaynakları, bulunduğu ülkelerin temel ekonomik dinamiğidir. Sanayinin gelişimi madenlerin ve enerji kaynaklarının doğru olarak kullanılmasına bağlıdır.
Ülkemiz maden çeşitliliği bakımından dünyada ilk beş ülke arasında yer alır. Buna göre Türkiye, madenler açısından zengin sayılabilecek bir ülkedir. Fakat birçok maden yatağı düşük rezervli ve dağınık hâldedir. Bu durum ülkemizdeki madencilik faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ancak koşullar ne olursa olsun madenlere duyulan ihtiyaç, insanların engel tanımadan madencilik faaliyetlerini sürdürmesine sebep olmaktadır.
Atatürk diyor ki: “Türkiye’de devlet madenciliği, milli kalkınma hareketiyle yakından ilgili, önemli konulardan biridir. Genel sanayileşme düşüncemizden başka, maden arma ve işletme işine, her şeyden önce dış ödeme vasıtalarımızı, döviz gelirlerimizi artırabilmek için devam etmeye ve özel bir önem vermeye mecburuz (1937).
(Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I)
BİLGİ NOTU
Ülkemizde Madenciliğin Tarihçesi
Anadolu'da madencilik binlerce yıl önce başlamış, MÖ 7000 yıllarında saf bakır, MÖ 3000-1200 yılları arasında ise bakır ve kalaydan tunç elde edilmiş ve yaygın olarak kullanılmıştır.
* Roma, Bizans ve Selçuklu Dönemlerinde giderek gelişen madencilik, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde devlet tarafından desteklenmiş, 1815 yılında Bandırma yakınlarında bor, 1829 yılında Zonguldak'ta taş kömürü, 1848 yılında Bursa Harmancık'ta krom bulunmuştur.
* Cumhuriyet Döneminde de madencilik konusundaki gelişmeler tüm hızıyla devam etmiştir.
* Devletin madencilik sektöründe öncülük etmesi amacıyla 1935 yılında Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA),  kurulmuştur.
* 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) kurularak devlet adına petrol arama, üretim ve arıtma görevlerine başlanmıştır.
* 1957 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) kurulmuş ve o zamana kadar Etibank tarafından yürütülen taş kömürü ve linyit üretim görevi bu kuruluşa devredilmiştir.
* 1963 yılında enerji ve madencilik ile ilgili politikaları oluşturmak, uygulamaları denetlemek ve yönlendirmek amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmuştur. Günümüzde de bu bakanlık aynı işlevini sürdürmektedir.

ETKİNLİK
Yukarıdaki haritadan ve ön bilgilerinizden yararlanarak aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
1. Madenler ülkemizin en çok nerelerinde yoğunlaşmıştır? Söyleyiniz.
Türkiye’de madenlerin yoğunlaştığı yerler: Ege Bölgesi, Güney Marmara Bölümü, Yukarı Fırat Bölümü, Doğu Karadeniz Bölümü
2. En yaygın olarak bulunan madenler hangileridir? Niçin?
Türkiye de en yaygın madenler: Manganez, Bakın, Linyit, Krom, Demirdir. Sebebi;
Ülkemizin dağ oluşumu hareketlerinden fazla etkilenmesi,
Dağ oluşumu hareketleri sonucunda başkalaşım ve volkanizma hareketlerine yaygın olarak uğramasıdır.
Söz gelimi demir, krom, çinko, bakır ve kurşun oluşumu bu tür yer hareketleri ile ilgilidir.
3. Türkiye fiziki haritasıyla madenlerin dağılış haritasını karşılaştırdığınızda maden çıkarımının en kolay olabileceği yerler nerelerdir? Sebebini belirtiniz.
Türkiye Maden haritası ile Fiziki harita karşılaştırıldığında; Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu madenleri daha kolay işletilebilir. Sebebi: yer şekillerinin engebesiz oluşu. Dağlık ve engebeli arazilerdeki madenlerin işletilmesi zordur. İşletme maliyeti çok yüksek olacağından ekonomik olmaz.
4. Pazara yakınlık ve ulaşım koşulları düşünüldüğünde madencilik faaliyetleri en ekonomik olarak nerelerde yapılabilir? Düşüncelerini arkadaşlarınızla paylaşınız.
Pazara yakınlık ve Ulaşım: Sanayi merkezlerine yakınlık ve ulaşım kolaylığı madenlerin üretim maliyetini azaltacağı için; Marmara ve Ege bölgelerindeki madenler daha ekonomik olarak değerlendirilebilir.

A.  BAŞLICA MADEN ÇEŞİTLERİMİZ
Ülkemiz ekonomisine katkısı fazla olan madenleri birlikte inceleyelim.
1. Demir
Demir, metal sanayisinin ham maddesidir. Demir, ülkemizin her bölgesinde rezervi olan bir madendir. Ancak ülkemizdeki bu rezervlerden tenörü en yüksek olanlar işletilmektedir. Başlıcaları: Divriği ve Kangal (Sivas), Hekimhan ve Hasançelebi (Malatya), Havran (Balıkesir), Kayseri, Niğde ve Adana illerinin Orta Toroslar'daki Aladağlar’a yakın kesimleri, Kahramanmaraş ve Hatay'dadır.
Bu rezervlerden çıkarılan demir cevheri; Karabük, Karadeniz Ereğlisi, İskenderun, Kırıkkale, Sivas ve İzmir'deki demir-çelik fabrikalarında işlenir. Türkiye demir madeni zenginliği bakımından dünyada sekizinci sırada yer alır.
Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 900 adet demir cevheri yatağı saptanmış, bunlardan ekonomik olabileceği düşünülen 500 kadarının etüdü yapılmıştır. Günümüzde demir yataklarından devlet ve özel sektör tarafından yılda yaklaşık beş milyon ton üretim gerçekleştirilmektedir. Entegre tesislerin gereksinimi 9,5 milyon tondur. Yani geriye kalan 4,5 milyon ton ithal edilmektedir. Oysa ülkemizde yaklaşık 150 milyon ton demir madeni rezervi bulunmaktadır.

2. Bor Mineralleri
Tuz bileşiği hâlinde olan bor mineralleri hafif ve kimyasal etkilere karşı dayanıklıdır. Bor, yaklaşık 250 değişik alanda kullanılmaktadır. Plastik, elyaf, ısıya dayanıklı cam sanayisi, temizlik maddeleri üretimi, fotoğrafçılık, emaye ve porselen, çimento, ilaç ve boya sanayisi gibi alanların yanı sıra roket ve jet yakıtları ile enerji üretimi borun kullanım alanlarından sadece birkaçıdır. Borun kullanım alanlarının çeşitliliği ekonomik değerini arttırmaktadır.
Ham hâldeyken tonu 600 YTL civarında olan bor mineralinin değeri, işlenerek süper iletken hâle dönüştüğünde kat kat artacaktır. Ülkemizin yaklaşık üç milyar ton bora sahip olduğu göz önüne alındığında ne denli büyük bir hazineye sahip olduğumuz ortaya çıkacaktır. Dünya bor piyasası toplam 2,1 milyar YTL düzeyindedir. Türkiye'nin bugün için bu pazardaki payı yıllık 600 milyon YTL civarında seyretmektedir.
Başlıca bor madeni yataklarımız: Seyitgazi (Eskişehir), Bigadiç ve Susurluk (Balıkesir), Emet (Kütahya) ve Mustafa Kemalpaşa (Bursa) yörelerindedir.
Bu yörelerden elde edilen ham bor tuzları Bandırma (Balıkesir) ve Kirka (Eskişehir) yörelerindeki fabrikalarda işlenir.

HABER KÖŞESİ
Bor Üretiminde ABD'yi Geride Bıraktık
“Dünya bor rezervlerinin yüzde 72'sini barındıran Türkiye, bor üretiminde de ABD'yi geride bıraktı. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü: 'Üretim, satış miktarları ve kârlılıkta borda dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alan ABD'nin önüne geçmeyi başardık.' dedi.
Rafine bor ürünleri üretiminde 2005 yılı atılım yılı olarak nitelendirilirken kuruluşun 2002 yılındaki rafine bor ürünleri üretim kapasitesinin 730 bin ton olduğu % 60 kapasite kullanım oranı ile ancak 436 bin ton üretimin gerçekleştirildiği söylendi. Günümüzde ise Eti Maden İşletmeleri rafine bor ürünleri üretim kapasitesinin 831 bin ton olmasına rağmen 2005 yılında kurulu kapasitenin de üzerinde 923 bin ton rafine bor üretimi gerçekleştirildiği ifade edildi. 2006 yılında ise rafine bor üretiminin bir milyon ton düzeyine çıkarılacağı vurgulandı.
Bor ürünleri ihracatının 2002 yılında 186 milyon dolar düzeyinde gerçekleştiği bu tutarın 2005 yılında 300 milyon dolar olduğu, 2006 yılında ise 360 milyon dolar düzeyinde olacağı söylendi. Yeni tesis ve kapasite artırımı yatırımları ile bor satışlarının 2010 yılı sonrası 600 milyon dolar düzeyine çıkarılmasının hedeflendiği belirtilerek bu konuda çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği yapıldığı belirtildi.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce 2002 yılında başlatılan Bor Master Arama Projesi kapsamında yapılan sondaj çalışmaları sonucunda iki milyar ton olan bor rezervinin bir milyar ton arttırılarak üç milyar ton düzeyine çıktığı saptanmıştı. Bu miktar dünya bor rezervinin yüzde 72'sine karşılık geliyor. Rezerv bakımından Türkiye'yi ABD, Rusya ve Çin izliyor. Ayrıca Latin Amerika ülkelerinden Arjantin, Şili, Bolivya ve Peru'da da bor rezervleri bulunuyor.”

3. Krom
Krom; çeliğe sertlik vererek kırılma ve darbelere karşı direnç kazandırır, aşınma ve oksitlenmeye karşı koruma sağlar. Bu kapsamda kromun çeşitli alaşımları mermi, gemi, uçak ve top sanayisi ile silahlarla ilgili destek sistemlerinde  kullanılır.  Krom  özellikle  son  yıllarda  otobüslerde,   tren vagonlarında, otobüs duraklarında, cadde ve sokak aydınlatma sistemlerinde, merdiven korkuluklarının yapımında ve denizlerdeki petrol arama platformlarının kurulumunda giderek artan oranlarda kullanılmaktadır.
Ülkemizdeki  en  önemli  krom  yatakları:   Guleman   (Elâzığ),   Kopdağı (Bayburt), Fethiye ve Köyceğiz (Muğla), Acıpayam ve Buldan (Denizli), Orhaneli (Bursa), Mihalıççık (Eskişehir), Karsantı ve Pozantı (Adana) ve Kayseri'dedir.
Son yıllarda 500 bin tonun altına düşen yıllık üretimimizin yaklaşık yarısı ihraç edilir. Geriye kalan miktar ise Elâzığ ve Antalya'daki ferro krom fabrikalarında işlenir. Türkiye krom cevheri çıkarımında dünyada beşinci sırada yer alır.

4. Bakır                                                                                                                    
İnsanlık tarihinde bakırın kullanılması çok eski çağlardan başlar. İnsanlar bakırı günlük yaşamlarında silah ve süs eşyası yapımında kullanmış, uygarlık ilerledikçe bakıra olan ihtiyaç daha da artmıştır. Bakır, günümüzde en çok kullanılan ikinci metal durumundadır. Yumuşak bir metal olan bakır, işlenmesi kolay bir madendir.
Elektrik ve ısı iletkenliğinin fazla olması bakırı elektrik santralleri ve iletken malzemenin vazgeçilmez girdisi hâline getirmektedir. Bakırın yaklaşık olarak %80'i elektrik-elektronik sektöründe kullanılır. Ayrıca bakır soğuk hava makine ve teçhizatında, Paslanmaz özelliğinden ötürü nakliye vasıtalarında ve dış kaplamalarda kullanılır. Bunlara ilaveten bakırın kaynak işlerinde, metalurjide ve bronz üretiminde önemli yeri vardır.
Bakır ülkemizde Artvin (Murgul), Kastamonu (Küre), Elâzığ (Maden), Rize (Çayeli)’den çıkarılır. Bu yörelerden elde edilen bakır cevheri Samsun, Murgul   ve Maden'deki tesislerde işlenir. Yıllık bakır cevheri üretimimiz tüvenan olarak 3-5 milyon ton arasında değişir. Türkiye bakır  madeni üretiminde dünyada yedinci sırada yer alır.
ETKİNLİK

Aşağıda 1998-2003 yılları arasında Türkiye’de çıkarılan bazı madenlerin miktarları verilmiştir. Verilerden yararlanarak yandaki boş grafik kutusunda sütun grafik oluşturunuz. Çizdiğiniz grafiği yorumlayınız.
1- Grafikteki üç madeninde çıkarılma miktarları istikrarsızdır.
2- 1998 toplam çıkarımın en fazla olduğu yıldır.
3- 2002 toplam çıkarımın en az olduğu yıldır.
4- En çok çıkarılan maden Demirdir.
5- En az çıkarılan maden Kromdur.
6- Genel olarak üç madeninde üretimi gittikçe azalmaktadır.

5. Boksit
Boksit madeninin işlenmesiyle alüminyum metali elde edilir. Stratejik öneme sahip bir metal olan alüminyum, elektrik-elektronik sanayisinde, izolasyon malzemelerinin yapımında, konserve ve ambalaj sanayisinde, inşaat sektöründe ve otomotiv sanayisi olmak üzere birçok alanda kullanılır. Ayrıca hafif olması nedeniyle uçak sanayisinde de tercih edilen bir madendir. Türkiye'deki başlıca boksit yatakları: Akseki (Antalya), Seydişehir (Konya), Milas (Muğla) ve Saimbeyli (Adana) gibi yörelerde bulunur. Bu yörelerden elde edilen boksit, Seydişehir'deki alüminyum tesislerinde işlenir.
Dünya boksit rezervi toplam 25 milyar ton civarındadır. Avustralya, dünya rezervinin % 24'ü, Gine % 24'ü ve Brezilya % 12'si ile en büyük boksit rezervine sahip ülkeler durumundadır. Türkiye'de ise 45 milyon tonu görünür olmak üzere, toplam 97 milyon ton birincil öncelikli boksit rezervi mevcuttur ve bu rezervin 46 milyon tonu işletilebilir durumdadır.
  
6. Barit
Barit, petrol ve doğal gaz aramalarında derin sondaj kuyularının açılmasında yararlanılan sondaj çamurlarının hazırlanmasında yoğunluk arttırıcı katkı maddesi olarak kullanılır. Dünyadaki barit tüketiminin yaklaşık % 90’ı bu amaçla kullanılır. Isıyı emme ve soğutma özelliği taşır.
Barit; sportif eşyalarda (bovling, golf ve tenis topları), kaymayı önleyici malzemelerin yapımında, cam sanayisinde, çeşitli boyaların yapımında, radyasyon kalkanı olarak ve kauçuk yapımında kullanılır.
Alanya ve Gazipaşa (Antalya), Elbistan (Kahramanmaraş), Muş ve Eskişehir yörelerinden çıkarılan barit, İzmit, İzmir, Elâzığ, Eskişehir ve Antalya'daki barit unu fabrikalarında işlenir.
Türkiye, dünya toplam barit rezervinin yüzde 2,1’ine sahiptir. En önemli barit tüketicilerinin yakınında yer alan Türkiye, ihracat için iyi imkânlara sahiptir. 2003 yılında Türkiye, dünya barit ihracatında %3 ile yedinci olmuştur. 2004 yılı barit
ihracatımızda Irak, İtalya ve Finlandiya ilk sıralarda yer almıştır.

7. Fosfat
Kayaçlar hâlindeki tuz bileşikleri olan fosfat, petrokimya, gübre, çimento, cam ve seramik sanayisi gibi birçok alanda kullanılır. Türkiye'deki fosfat yatakları Adıyaman, Bingöl, Şanlıurfa, Mazıdağı (Mardin) ve Bitlis illerindedir. Buralardan elde edilen fosfat, Mazıdağı Fosfat İşletmelerinde değerlendirilir.

HABER KÖŞESİ
Fosfat Madeni İşletilemiyor
Uzun tarihî geçmişi ve kalıntıları, yer altı zenginlikleri, tarım potansiyeliyle adeta uyuyan bir dev konumunda olan Şanlıurfa, bu özelliklerini ekonomiye kazandıramamanın sıkıntılarını yaşıyor. Bozova-Meryem Ana Tepe sahasındaki fosfat madeninin görünür ve muhtemel rezervinin 1,47 milyon ton civarında olduğu; ancak işletilmediği belirtildi. Tuğla-kiremit üretiminde kullanılacak toplam görünür rezervin ise 39,2 milyon ton civarında olduğu kaydedildi. Ayrıca 800 milyon ton kireç taşı, 64 milyon ton killi kireç taşı ve 67,25 milyon ton bazaltik ponza rezervi bulunduğu ifade edildi.

8. Tuz
Kimya sanayisi, dericilik, konserve ve salça sanayisine kadar birçok alanda kullanılan tuz, ülkemizde bol miktarda bulunur. Ülkemizdeki tuz üretimi denizlerden, göllerden, kaynak suları tuzlalarından ve kaya tuzu yataklarından elde edilir. Yıllık tuz üretimimiz 1.750.000 ile 2.200.000 ton arasında değişir. Üretilen tuzun yarıdan fazlası göllerden temin edilir. En önemli göl tuzu yatağımız Tuz Gölü’dür. En büyük deniz tuzlamız ise İzmir Körfezi’ndeki Çamaltı Tuzlası’dır. Kaya tuzu yataklarımızın başlıcaları: Çankırı, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat, Erzurum, Iğdır, Kağızman (Kars) ve Ağrı yörelerindedir.

9. Manganez
Demir, çinko, kobalt gibi çeşitli elementlerle birlikte bulunan manganez cevheri, işlenerek saf manganez hâline dönüştürülür. Ülkemizde tüketilen manganezin % 95 kadarı parça manganez cevheri ve alaşımları şeklinde demir-çelik sanayisinde sert ve dayanıklı sanayi çeliği yapımında kullanılır. Geriye kalan % 5 kadarı ise kimya sanayisinde kullanılır. En önemli manganez yataklarımız: Adana (Ceyhan), Denizli, Kastamonu, Balıkesir, Burdur ve Sivas illerindedir.

10. Antimon
Antimon cevherinin demir tozu ile ısıtılması yoluyla elde edilen antimon, paslanmaz metal sanayisi, matbaacılık, ilaç, cam ve seramik sanayisi gibi alanlarda kullanılır . Antimon yatakları Balıkesir, Tokat, Kütahya, İzmir, Bilecik ve Niğde illerinde bulunur.

11. Cıva
Aynaların sırlanmasında, altın ve gümüş üretiminde, termometre   sıvısı   olarak  barometre  ve difüzyon pompalarında, pillerin, bazı elektrotların, dişler için amalgamın (cıvalı alaşım) yapımında, katalizör olarak ve böcek öldürücü ilaçların yapımında kullanılmaktadır.
Doğal ortamda sıvı olarak elde edilen tek metal madendir. Ülkemizde tespit edilen 3820 ton cıva rezervi vardır.

12. Feldspat
Feldspat cam, seramik, kaynak elektrotları ve boya sanayisinde kullanılan önemli bir endüstriyel ham maddedir. Türkiye 130 milyon tonluk rezervle dünya toplam rezervleri içinde % 10’luk paya sahiptir. Önemli feldspat yatakları: Manisa-Demirci, Kütahya-Simav, Aydın-Çine ve Muğla-Milas bölgelerinde yer alır.
Türkiye’de feldspatın büyük bir kısmı özel sektör tarafından üretilmekte ve % 90’ı ihraç edilmektedir. 1990 yılından itibaren düzenli bir şekilde artan feldspat ihracatımız 2004 yılında % 50’lik oranla 87 milyon dolar olmuştur. Feldspat ihracatı yaptığımız ülkeler arasında İtalya, İspanya, Mısır ve İsrail ilk sırada yer almaktadır. Dünya feldspat üretiminde önemli bir yere sahip olan Türkiye, 2003 yılı verilerine göre dünya feldspat ihracatındaki % 30’luk payını % 36’ya çıkararak ilk sıradaki yerini korumuştur.

13. Asbest (Amyant)
Isıya, aşınmaya, kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda bir mineraldir. Asbest, itfaiyeci elbiseleri, otomobillerin fren balataları ve çatı malzemesi olan eternit yapımında kullanılır. Önemli asbest yataklarımız: Bursa, İskenderun, Erzincan, İzmir, Muğla ve Sivas illerinde yer alır.

14. Mermer
Mermer yatakları bakımından zengin olan ülkemiz dünyanın önemli mermer üreticilerindendir. Yaklaşık 5,9 milyar m3 mermer rezervine sahip olduğumuz tahmin edilmektedir. Çok çeşitli türde mermer yataklarının bulunduğu ülkemizde bu yatakların çoğunluğu Marmara ve Ege Bölgelerindedir. Marmara Adası (Balıkesir), Balıkesir, Bursa, Bilecik, Muğla, Afyon ve Denizli illeri başlıca mermer yataklarının bulunduğu illerimizdir.

İhraç ettiğimiz madenler arasında mermer ve doğal taşların önemli bir yeri vardır 

15. Lüle Taşı
Dünyanın en kaliteli lüle taşı ülkemizde bulunmaktadır. Lüle taşı, hafif ve parlak yüzeylidir. Küçük süs eşyaları, takı ve pipo gibi eşyaların yapımında kullanılan lüle taşının toplam rezervi 56 milyon tondur. Eskişehir'de (Sarısu, Kayıköyü, Gökçeoğlu) çıkarılır.

16. Oltu Taşı
Oltu taşı, küçük süs eşyaları ve tespih yapımında kullanılır ve Erzurum'un Oltu ilçesinde çıkarılır. Bölgede oltu taşı çıkarmak için açılan ocak sayısı 600 civarındadır.

ETKİNLİK
Yukarıdaki tablolardan ve ön bilgilerinizden yararlanarak aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
Not: Bazı madenlerin hem ihracat hem ithalat tablosunda yer almasının nedeni bu madenlerin yarı işlenmiş veya işlenmiş hâlde ithal veya ihraç ediliyor olmasındandır.
1. Taş kömürü ithalatımızın fazla olması neyin göstergesidir?
Taş Kömürü İthalatı: Türkiye Taş Kömürü çıkarımının iç ihtiyacı karşılayamadığını gösterir
2. Bazı ürünlerin hiç ithal edilmemesinin nedeni ne olabilir?
Bazı madenlerin ithal edilmemesinin sebebi: Kendi üretimimizin ihtiyacımızı karşılayabildiğini, ya da alınmayan madenin Türkiye’de kullanım alanının olmadığını gösterir.
3. Ülkemizde çok fazla bulunmasına rağmen linyitin az ihraç edilmesinin nedeni nedir?
Linyitin az ihraç edilmesinin sebebi: Kalorisi düşük, kalitesiz olması.
4. Bakırın hem ithalat hem ihracat rakamlarının oldukça fazla olması hangi nedene bağlanabilir?
Bakırın hem ihraç hem de ithal ürünü olması: ihracatta ham bakır ön planda, ithalatta bakırdan yapılan yarı işlenmiş ürünler yer almaktadır. Bu durum bakırın hem ihracat hem de ithalat ürünü yapmaktadır.

B. TÜRKİYE’DEKİ ENERJİ KAYNAKLARI
Çok çeşitli enerji kaynaklarının bir ülkede bulunmasına sık rastlanmaz. Ülkemizde durum farklıdır. Genel olarak bakıldığında ülkemiz enerji kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Sahip olduğumuz bu kaynakları etkin bir şekilde değerlendirdiğimizde enerji sıkıntısı çekmeyeceğimizi söyleyebiliriz. Türkiye’deki enerji kaynakları aşağıdaki şemada gösterilmiştir.
  
ETKİNLİK
Yukarıdaki tablolardan yararlanarak aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
1. 2005 yılının üretim ve tüketim rakamları karşılaştırıldığında en fazla açık hangi enerji türündedir?
2005 yılı üretim ve tüketime göre en fazla açık: DOĞALGAZ dadır.(Yaklaşık 27 kat)
2. Genel toplamlara baktığımızda enerji açığımızın en fazla olduğu yıl hangisidir?
Toplam üretim ve tüketim değerlerine göre açık en fazla 2005 yılıdır.(66 milyon ton açık var)
3. Genel toplamlara baktığımızda yıllara göre enerji ihtiyacımızdaki değişim ne doğrultudadır? Niçin?
Enerji ihtiyacımızdaki değişim: sürekli artmaktadır. Enerji kullanım alanlarının çoğalması özellikle kentleşme ve sanayileşme, nüfusun sürekli ve hızlı artması enerji ihtiyacını da artırmaktadır.
4. İhraç ettiğimiz enerji türü var mıdır?
İhraç ettiğimiz enerji türleri: Asfaltit, Linyit
5. 1998 öncesinde rüzgâr enerjisi neden istatistiklerde yer almamaktadır?
1998 den önceki yıllarda Rüzgar enerjisinin istatistiklerde yer almamasının sebebi üretiminin olmamasıdır.
6. İthal ettiğimiz enerji kaynakları hangileridir?
İthal ettiğimiz enerji türleri: Taş kömürü, Linyit, Petrol, Doğalgaz


1. Taş Kömürü
Birinci jeolojik zamanda oluşmuş bir kömür türüdür. Taş kömürü, kalorisi yüksek olduğundan ülkemizde demir-çelik sanayisinde yakıt olarak kullanılır. Taş kömürünün büyük bir bölümü Ereğli ve Karabük'teki demir-çelik fabrikalarında geri kalanı ise Çatalağzı Termik Santrali’nde elektrik üretiminde kullanılır.
Ülkemizde taş kömürünün çıkarıldığı yerleri Harita 1’den yararlanarak aşağıya yazınız.
Zonguldak, Ereğli, Amasra

2. Linyit
Taş kömürüne göre kalori değeri daha düşük olan linyit, tersiyerde oluşmuş bir kömürdür. Ülkemiz linyit yatakları bakımından oldukça zengindir. Ülkemizde üretilen linyitin yarıdan fazlası termik santrallerde, geri kalan kısmı ise konutların ısıtılmasında ve sanayide kullanılır. Linyitle çalışan başlıca termik santrallerimiz: Soma ( Manisa), Seyitömer ve Tunçbilek ( Kütahya), Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy ( Muğla) Afşin-Elbistan (Kahramanmaraş) Çayırhan ( Ankara) ve Orhaneli ( Bursa)’dir
Ülkemizde linyitin çıkarıldığı yerleri Harita 1’den yararlanarak aşağıya yazınız. .
Afşin-Elbistan, Nallıhan, Kütahya-Gediz,Seyitömer veTunçbilek, Manisa-Soma ve Köprübaşı, Tekirdağ-Saray,Sivas-Kangal, Muğla-Yatağan ve Milas, Çankırı-Orta, Ankara-Beypazarı ve Nallıhan,Çanakkale-Çan, Aşkale-Erzurum-Oltu ve Horasan, Çorum –Dodurga,Bolu-Mengen,Tekirdağ-Saray,Bursa-Orhaneli,Yozgat-Sorgun,Bingöl-Karlıova,Konya-Beyşehir ve Ilgın,Gölbaşı(Adıyaman), Tufanbeyli(Adana)    

3. Petrol
Çok önemli bir enerji kaynağı olan petrol, uğrunda savaşların çıktığı bir madendir. Büyük ölçüde tersiyerde oluşmuş arazilerde bulunan bir yer altı kaynağıdır. Türkiye'nin bugünkü yıllık ham petrol ihtiyacının ancak %10'u ülkemizden elde edilmektedir.
Ülkemizde petrolün çıkarıldığı yerleri Harita 1’den yararlanarak aşağıya yazınız.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman-Siirt (Raman, Beşiri, Kurtalan, Yanarsu, Baykan, Magrip, Çelikli Germik) Diyarbakır (Kurtkan, Kayaköyü, Sincan) ve Gaziantep(Adıyaman, Bölüklüyayla, Kahta, Piyanko), ikincisi Adana çevresindedir (Bulgur Dağı).
Petrol Mersin-Ataş, İzmit-İpraş, İzmir-Aliağa, Batman ve Kırıkkale-Orta Anadolu rafinerilerinde işlenir.
           
BİLGİ NOTU
Batman Petrol Rafinerisi
Ülkemizin ilk rafinerisi olan Batman Rafinerisi 330 bin ton (yılda) kapasite ile 1955 yılında Batmanda kurulmuştur. Artan bölge talebini karşılamak üzere rafinerinin kapasitesi 1960 yılında tamamlanan Darboğaz Giderme Çalışması’yla 580 bin tona (yılda) çıkarılmıştır. Yenileme çalışmaları aralıksız devam eden Batman Rafinerisi’nin ham petrol işleme kapasitesi yeni bir ünitenin işletmeye alınması ile 1972 yılında 1,1 milyon tona ulaşmıştır.

DERS DIŞI ETKİNLİK
Ülkemizin hangi ülkelerden ne kadar petrol aldığını, ithalatımızdaki payını ve ülkemizin kendine yetecek kadar petrolü olsaydı dışarıya ödediği bu meblağ ile neler yapabileceğini araştırarak bir sunum hazırlayınız. Sunumlarınızı sınıfta paylaştıktan sonra ürün dosyanıza koyunuz.  

4. Doğal Gaz
Organik kökenli yanıcı bir madde olan doğal gaz, petrol rezervlerinin çevresinden çıkarılır. Kükürt bileşikleri, kül gibi partikülleri yaymadığı için diğerlerine göre daha temiz bir yakıt olması nedeniyle son yıllarda kullanım alanı yaygınlaşan doğal gazın üretimi ülkemizde azdır. Yıllık doğal gaz ihtiyacımız yaklaşık 10 milyar m3 iken ülkemizde üretilen yıllık doğal gaz miktarı 250-750 milyon m3 kadardır. Bu nedenle doğal gaz ithalatımız oldukça fazladır. Çünkü 2006 yılı II. döneminde elektrik üretimimizin % 44,36'sı doğal gazdan elde edilmiştir. Bunun yanında sanayide ve konutlarda da kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Türkiye'nin en çok doğal gaz aldığı ülke Rusya Federasyonu'dur.
Doğal gaz ile elektrik elde eden santrallerimiz: Hamitabat (Kırklareli), Ambarlı (İstanbul) ve Ovaakça (Bursa)'dadır.
Ülkemizde doğal gazın çıkarıldığı yerleri Harita 1’den yararlanarak aşağıya yazınız.
Lüleburgaz(Hamitabat),Tekirdağ-Hayrabolu, Kırklareli (Deveçatağı), Babaeski (Ormancık, Kumrular) arasındaki sahada ,Ayrıca Güneydoğu Anadolu'da Mardin-Çamurlu sahasında da doğal gaza rastlanmıştır.

İNTERNET ARAŞTIRMASI
 Su gücü, rüzgâr gücü, güneş enerjisi, jeotermal enerji, nükleer enerji hakkında İnternet araştırması yapınız. Bu enerji kaynaklarının ülkemizdeki potansiyellerini, sahip olduğumuz avantajları ve dezavantajları araştırınız. Çalışmanızı sınıfta arkadaşlarınızla paylaştıktan sonra ürün dosyanıza koyunuz.

5. Su Gücü (Hidroelektrik güç)
Su gücü, en güvenilir ve en temiz enerji kaynağıdır. Türkiye'nin ortalama yükseltisinin fazla olması akarsuların dar ve derin vadilerde akması nedeniyle hidroelektrik potansiyeli oldukça fazladır. 2000 yılı itibariyle teknik ve ekonomik potansiyel 122 milyar kilovat saat (kWh)tir. Bunun % 32’si kullanılmakta, % 11’i inşa hâlinde ve % 57’si proje düzeyinde beklemektedir.
Türkiye, hidroelektrik potansiyel bakımından Avrupa'da Rusya ve Norveç'ten sonra üçüncü sıradadır. 2006 yılında Türkiye'de üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık % 28'i hidroelektrik santrallerden karşılanmıştır.
Önceki bilgilerinizden yararlanarak ülkemizde hidroelektrik potansiyeli en fazla ve en az olan alanların nereler olduğunu sebepleriyle birlikte söyleyiniz?
 Hidroelektrik enerji potansiyeli bakımından en zengin olan bölgemiz ORTALAMA YÜKSELTİSİNİN FAZLA OLMASI AKARSULARIN DAR VE DERİN VADİLERDE AKMASI NEDENİYLE Doğu Anadolu;en fakir olan bölgemiz ORTALAMA YÜKSELTİSİNİN AZ OLMASI NEDENİYLE Marmara bölgesidir.

6. Rüzgâr Gücü
Çevreyi kirletmeyen temiz ve tükenmez bir enerji kaynağıdır. Bu özelliklere sahip olması rüzgâr gücünün kullanılmasını cazip hâle getirmiştir. Ancak pahalı bir yatırım olması nedeniyle ülkemizde rüzgâr gücüyle çalışan santraller yok denecek kadar azdır. Bu santrallerin ilki Çeşme (İzmir)'nin Alaçatı beldesinde, 1998 yılında kurulmuştur. Rüzgâr potansiyeli yüksek olan Çanakkale, Muğla, Balıkesir ve Manisa gibi illerde de bu tür santrallerin kurulması planlanmaktadır.
Ege ve Marmara kıyılarımız ile iç bölgelerimizdeki ovalar rüzgar santrallerinin kurulması için uygundur.




7. Güneş Enerjisi
Güneş enerjisi, tükenmeyen enerji kaynakları içinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye'nin Akdeniz iklim bölgesinde yer alması nedeniyle birçok bölgemizde yıl içindeki güneşli gün sayısı ve güneşlenme süresi yeterli düzeydedir.
Elektrik, sıcak su elde etme ve ısınma gibi birçok alanda kullanılır. Güneş enerjisinden ülkemizde daha çok ev ve iş yerlerinin ısıtılmasında ve sıcak su elde edilmede faydalanılmaktadır. Bunun yanında otomobillerde de güneş enerjisinden daha etkin yararlanma çalışmaları devam etmektedir.
Sizce ülkemizde güneş enerjisinden en az hangi yörelerimizde yararlanılır? Neden?

8. Jeotermal Enerji
Yerin derinliklerine doğru her 33 metrede sıcaklık yaklaşık 1 ºC artar. Bu nedenle yerin derinliklerinde suyun kaynama derecesinden (100 ºC) çok daha yüksek sıcaklıklarda buhar hâlinde sular bulunabilmektedir.150 ºC-200 ºC sıcaklıklardaki su buharı sondajlarla yeryüzüne çıkarılarak elektrik enerjisi elde edilir. Ülkemizde bu amaçla kurulmuş olan jeotermal santral, Sarayköy (Denizli)'de yer alır. Bunu Aydın-Germencik'te aynı yıl kurulan ikinci buhar santralı izlemiştir.Suyun kaynama sıcaklığının altında olan sıcak sular ise konutların ve seraların ısıtılmasında kullanılmaktadır. Magmanın yakın olduğu sahalarda yeraltına sızan suların ısınarak buhar halinde yüzeye çıkması ile oluşan bu kaynaklar İzmir-Seferihisar ve Balçova'da,Denizli-Sarayköy ve Kızıldere Aydın-Germencik, Afyonkarahisar-Göçek,Kütahya'da dikkati çeker.

9. Nükleer Enerji
Uranyum ve toryum gibi radyoaktif minerallerin atomlarının parçalanmasıyla açığa çıkan enerjiye nükleer enerji adı verilir. Ülkemizde stratejik madenler grubunda yer alan uranyum ve toryum minerallerinin rezervlerinin tespit edilmesi çalışmaları devlet tarafından sürdürülmektedir.
Türkiye uranyum bakımından zengin olmasa da toryum madeni bakımından 380 bin ton rezervi ile dünyada ikincidir. Türkiye’nin bilinen tek toryum yatağı Eskişehir-Sivrihisar Kızılcaören’dedir.

BİLGİ NOTU Nükleer Enerji Çevre Dostu Bir Enerji Üretim Seçeneği midir?
Nükleer santrallerin güvenlik değerlendirmesi bağımsız lisanslama kuruluşları tarafından son derece tutucu varsayımlara göre yapılmaktadır. Ayrıca bu santraller işletmede oldukları sürece devamlı denetim altındadır. Bu nedenle nükleer santrallerin çevre ve insana zarar verebilecek şekilde kaza yapma riski, günümüzde kullanılan diğer teknolojik ürünlere göre yok denecek kadar azdır. Bir nükleer santralin çevresinde yaşayan insanlara yüklediği yıllık doz ,doğal radyasyonun çok altındadır.
Nükleer santraller; karbon dioksit, kükür dioksit, azot oksit emisyonuna ve atık kül üretimine sebep olmaz. Aksine bu santraller; yılda 2300 milyon ton karbon dioksit, 42 milyon ton kükürt dioksit, 9 milyon ton azot oksit emisyonuna ve 210 milyon ton kül atığına engel olmaktadır.
Kaynak: http://www.taek.gov.tr/bilgi/sss/cevredostumu.html

10. Biyokütle (Biyomas) Enerjisi
Enerji üretiminde yararlanılan bir diğer kaynak da bitki ve hayvan artıklarına dayalı enerji üretimidir. Buna biyokütle enerji adı verilir. Bu enerjinin kullanımı iki şekildedir. Klasik biyokütle enerjisi, odun, bitki ve hayvan artıklarının (tezek) yakılmasıyla elde edilir. Modern biyokütle enerjisi ise bitkisel ve hayvansal artıklarla orman ve tarım endüstrisi atıklarının katı, sıvı ve gaz yakıtlara çevrilmesidir.
Türkiye'de odun, eski çağlardan beri konutlarda enerji kaynağı olarak kullanılır. Ancak bu durum giderek azalmaktadır. Örneğin, 1970 yılında konutlarda yakacak olarak % 45 oranında odun kullanılmış, günümüzde bu oran % 25'lere inmiştir.
Türkiye'de bazı bölgelerde ekonomik imkânların yetersiz olması nedeniyle tezek adı verilen hayvan gübresi ile fındık, ceviz, ayçiçeği kabukları, çiğit ve mısır koçanı gibi bitki artıkları ısıtma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Tezeğin yakacak  olarak  kullanılması, ülkemiz ekonomisi için büyük kayıptır. Çünkü enerji değeri düşük olan tezek, önemli organik gübre kaynağıdır.

Biyomas atıkların değerlendirilmesi kırsal kesimlerde biyogaz, kentsel kesimlerde ise çöp termik santralleri ile olmaktadır. Özellikle kentlerin çevresinde kurulacak çöp termik santralleri, enerji üretiminin yanı sıra çöp yok etme işlevi de göreceğinden önemlidir. Bazı çöp atıklarının yanma derecesi linyit santrallerinde kullanılan kömürlerden daha yüksektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DERS DIŞI ETKİNLİK SAYFA 128 DIŞ KUVVETLER KAVRAM HARİTASI LİSE COĞRAFYA 9.SINIF KİTABI

DERS DIŞI ETKİNLİK SAYFA 128 DIŞ KUVVETLER KAVRAM HARİTASI LİSE COĞRAFYA 9.SINIF KİTABI Aşağıdaki kavramları uygun yerlere yazarak kavram haritasını tamamlayınız. Akarsu, dalgalar, rüzgârlar, barkan, kumullar, kaynak, falez, debi, rejim, rejimi düzensizdir, kanyon vadi, dolin, yatık yamaçlı vadi, akarsu yatağı, vadi, karstik şekiller, çentik vadi, boğaz vadi, sarkıt, dikit, polye, uvala.

ETKİNLİK SAYFA 123 LİSE COĞRAFYA 9.SINIF KİTABI

ETKİNLİK SAYFA 123 LİSE COĞRAFYA 9.SINIF KİTABI Sıcaklığın düşük olduğu bölgelerde yağan karlar donarak birikir. Bu karlara toktağan kar (kalıcı kar) denir. Toktağan karın başladığı yüksekliğe toktağan kar sınırı adı verilir. Yandaki şekilde toktağan kar sınırının Ekvator’dan kutuplara doğru değişimi görülmektedir. Buna göre toktağan kar sınırı Ekvator’dan kutuplara doğru nasıl bir değişim göstermektedir? Bu değişimin sebepleri nelerdir? Daimi kar sınırının yükseltisi Ekvatordan kutuplara doğru azalır. Ekvatorda 5500 m olan sınır,  Sınır kutuplarda ve kutplara yakın alanlarda enleme bağlı olarak sıcaklığın azalmasında dolayı deniz seviyesine “0 metreye” yakındır. Bu sınır Enlem ve iklim özelliklerine bağlı olarak değişir. Ekvatordan kutuplara doğru sıcaklığın azalması sonucu daimi kar sınırı aşağı doğru inmektedir.

NEMİN YAĞIŞA DÖNÜŞÜMÜ

NEMİN YAĞIŞA DÖNÜŞÜMÜ KONUYA BAŞLARKEN SAYFA 75 LİSE COĞRAFYA 9.SINIF KİTABI 1.Her ortamda bulunan nem oranı aynı mıdır? Nemin fazla veya az olması ne gibi sonuçlar doğurur? 2.Yaşanılan ortamda ideal nem oranının ne kadar olduğunu araştırıp bu konuda sınıfa bilgi veriniz. Nem : Atmosfer içerisinde bulunan katı, sıvı ve gaz halindeki suyun tamamı atmosferdeki nemi oluşturur. Örneğin bulutlar küçük buz kristallerinden oluşur. Kendisine gelen bütün ışınları yansıttığı için beyaz görünür. En sıcak çöllerde bile bulunan nem kutuplarda da mevcuttur. Fakat miktarlarında önemli farklılıklar vardır. Atmosferdeki nem şu terimlerle ifade edilir: a.Mutlak Nem (var olan nem): 1 m³ havanın içinde o an var olan nem miktarının gram olarak ifadesidir. Nemin kaynağı; okyanuslar, denizler, göller, akarsular, kaynaklar, kar örtüsü, buzullar, nemli toprak ve canlılardır. Temmuz ayında Antalya, Ankara ve Van'da higrometre ile mutlak nem miktarını ölçtüğünüz taktirde hangisinde nem daha fazla olur?